Glifosatı Hiç Duydunuz mu?
Glifosat bir bitki ilacı. İlacı dediğime bakmayın. Bitki zehiri. Yani herbisit. Glifosat bir zehir ve yabani bitkileri öldürmek için kullanılır. Oradaki doğal yaşamı öldüren bu zehrin bize zarar vermesi çok olası. Ve çok trajik bir şekilde kanser ile direk ilişkilendirilemediği için hala yasaklı değil. Oysa bu ilacı üreten Bayer, aleyhine açılan 125 bin davanın dörtte üçünün geri çekilmesi için 10 milyar 900 milyon ödeme yapacağını duyurmuş. Düşünün bir ilaç üretiyorsunuz, sırf davalar geri çekilsin diye (niye, kendinden emin değilsen neden bu ödemeyi yapıyorsun?), neredeyse 11 milyar dolar (ne kadar kar ediyorsa artık…) ödeme yapıyorsun.
Maalesef ülkemizde bu zararlı ilacın ne kadar kullanıldığına dair bilgi bakanlığın sayfasında bulunmadığı belirtiliyor. Direk bakanlık sayfasını incelemedim ancak sizlere aşağıya bilgilerin bağlantılarını bırakıyorum, alanında uzman kişilerin belirttikleri bunlar.
Konu aslında algının ters işliyor olması. Madem doğaya zarar veren bir madde üretiyorsun, önce insan sağlığına zarar vermediği kanıtlanmalı sonra piyasaya sürülmeli. Önce piyasaya sürülüp sonra zararlı olduğunu kanıtlamaya çalıştıkça çok insan heba olur bu yollarda. Çünkü zararlı olduğu kanıtı için önce belirli bir bölgede kullanıldıktan sonra o bölgede belirli bir hastalığın artması gerekiyor. Sonra o madde ile o hastalık arasında direk ilişkiye bakılması gerekiyor. Bu süreç 30 yıldan fazla zaman alabilir. Bu süreçte insanlar da doğa da nasibini çoktan almış oluyor. Bir de şöyle bir sorun var, bu maddeler alt sistemleri bozuyor, dolayısıyla kimde ne hastalığın gelişeceği çok belirsiz oluyor. Buradan tek garanti verilebilecek şey, kullanılan bölgelerde hastalıkların artacağı. Kiminde kanser olur, kiminde miyom, kiminde diyabet, kiminde obezite, kiminde depresyon, kiminde otoimmün hastalık. O zaman hiçbir hastalıkla ilişkili değil gibi görünüyor ve zararlı olduğunu kanıtlayamıyorsunuz. Karşı taraf haklı olarak şu cümleyi kuruyor: Falan filan hastalığa sebep olduğuna dair yeterince bilimsel kanıt yok! Haksız mı? Değil. Peki, falan filan hastalığa sebep olduğuna dair kanıta ihtiyaç var mı? Bence olmamalı. Sadece hormon dengesini bozduğunu, sadece karaciğerin toksik yükünü artırdığını, sadece mikrobiyotayı bozduğunu gösterebilmek yetmeli ve artmalı. Yoksa konu sigaranınki gibi olur. Kanıtlanana kadar milyonlarca insan ölür. Daha da fenası, kanıtlanamayabilir. Bunların çoklu sonucu oluyor, illa ki belirli bir hastalıkla sonlanmak zorunda değil. Ayrıca baksanıza Bayer önüne geçebilmek için 11 milyar dolar ödeme yapıyor bile. Bu sadece görünen kısmı tabii.
ÖNEMLİ: İnsanlarda hormonları değiştirebildiği, hayvanlarda ise kansere sebep olduğu gösterilebilmiştir. İnsanlar üzerinde deney yapılması yasak olduğundan insanlarda kansere sebep olduğunu gösteren çalışma beklemeyin. Ama hayvanlardaki bilgi bizim için geçerlidir. Hele de hormonları bozuyorsa…
Bu arada ülkemizde kullanımında ciddi artış olduğu biliniyor.
Kimysallardan korunmak zor, en azından vücudumuzdan atımını nasıl artırabiliriz bunları konuşalım.
Kırmızı mor meyveler veya bunların antioksidan takviyelerini kullanabiliriz
Her gün tuvalete çıkmayı alışkanlık haline getirebiliriz
Turunçgilleri kabuğun hemen arkasındaki beyaz kısmı ile tüketebiliriz.
Protein alımımızı artırabilir, hayvansal kaynaklı besinleri yağsız kısımdan tüketebiliriz (yağı azaltılmış süt vb sağlıklı değil)
Bol sıvı alabilir ve terleme çalışması yapabiliriz
Sen, ben, “biz” farkında olmadıkça bizi iyi bir son bekliyor olamaz.
Sevgiler,
İlker PAZARBAŞI
Fonksiyonel Tıp Uzman Diyetisyen
Kaynaklar:
· https://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=7782
· https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-glifosat-kullanimini-yasaklayacak/1573057