Tip 2 Diyabet ve Çözümler - 1
Beslenme
Her tip 2 diyabet hastasında şunları görebiliriz: pankreas yetersizliği, karaciğer ilintili sorunlar, sindirim sorunları, yüksek ve kronik inflamasyon, yoğun oksidatif stres…
Ayrıca klinik gözlemlerim şunları da gösteriyor: yetersiz lif alımı, yetersiz sebze tüketimi, rafine besinlere duyulan büyük aşk, stres veya gerginlik, uykuya önem vermeme, tek tip beslenme, tek tip yaşam döngüsü.
Aslına bakarsanız bunlar bütün kronik hastalıklarda var. Sadece diyabette değil. Yazdığım her sebep birbirinden farklı ölçüde veya çeşitlilikte oluyor. Bundan dolayı oluşacak hastalığın adı değişiyor. Oysa tüm kronik hastalıklarda yukarıda yazdıklarım incelenmeli.
Tip 2 diyabet için karbonhidrattan oldukça fakir, sadece sebze ve çok az meyvenin olduğu, diğer tüm ana karbonhidrat kaynaklarının çıktığı, kaliteli yağlardan zengin, proteinden yeterli bir diyet, yeterli sebze ve lif alımı ile birlikte inanılmaz sonuçlar verir. Çünkü kaliteli yağlar (yumurta, yağsız et, zeytin ve yağı, hindistancevizi ve yağı, avokado, susam, tahin vb) sanılanın aksine kalp-damar hastalıklarına sebep olmaz, aksine bu hastalıklara karşı korur. Protein ve yağ ağırlıklı bir diyet vücudun daha fazla yağ yakmasını sağlar, eğer bu diyet kalorisi dengelenmiş bir diyetse normalde önerilen düşük yağlı diyete göre daha hızlı ve daha iyi sonuçlar verir. Diyetinizi yaparken sebze miktarını artırmalısınız, en iyi sonucu almak için en fazla yeşilliği ve kükürtlü sebzeleri siz tüketmelisiniz. Dokunan besinleri daha az miktarlarda yiyebilirsiniz. O zaman oradan oluşacak açığı diğer sebzeleri daha fazla tüketerek kapatabilirsiniz. Günde 1 avuç kadar ceviz fındık badem antep fıstığı tüketebilirsiniz. Bunlar çiğ olmalı. Her öğüne protein kaynağı ekleyerek açlık hissiyatınız ve beslenme sıklığınız azalır.
Asla yenmemesi gerekenler: tüm tahıllar, şekerler, içine şeker eklenenler, meyve suları (taze sıkılmışlar dahil). Yer fıstığının her türlüsünden uzak durulmalıdır. Meyveler kişiye göre sınırlanmalı ama genel önerim 1-2 porsiyonla sınırlanmasıdır. Kırmızı et haftada 1 ile sınırlı kalabilir. Süt içilmemelidir. Kurubaklagiller yine 1-2 ay kadar tüketilmemesini öneririm.
Yenmesini teşvik edebileceğim besinler: kaliteli yağ kaynakları, yeşillikler, yer fıstığı hariç yağlı tohumlar, proteinler (beyaz et ve yumurta)
Yoğurt veya peynir için, organik ve ev yapımı fermente tüketimi olabilir. Ben yine de danışanlarımdan süt ürünlerini tamamen çıkarıyorum. Bir süre sonra özel fermente yöntemleri ile fermente edilmiş yoğurt tüketimine izin veriyorum.

Düşük FODMAP Diyeti
Yapılan bazı araştırmalara göre diyabetli bireylerin % 50’sinde fodmap intoleransı var. Hemen hatırlayalım; fodmap, fermente edilebilir oligo, di, monosakkaritler ve polioller anlamına gelir. Yani bitkisel besinlerde bulunan bu bileşenlerin bazılarını herkes sindiremiyor. Bunun da sebebi sindirim, emilim sorunları ile birlikte mikrobiyota örüntüsünün bozulmasıdır. Bunların da sebebi var tabi, ama bunları başka paylaşımlarımda paylaşmıştım.
Fodmap intoleransı nedeniyle gaz şişkinlik bulantı hatta ağrılar ve sisli beyine kadar çok çeşitli belirtiler görülebiliyor. Özellikle bağırsak hastalıklarında, fibromiyaljide ve tiroit hastalıklarında daha sık görülen bir durum. Bu nedenle fodmap kısıtlamasına gitmekte yarar var. Ben önceleri düşük fodmap diyeti öneriyordum ama artık bunun yerine fodmaptan fakir taş devri diyeti öneriyorum. Bu yaklaşımın daha iyi sonuçları olduğunu gördüm ve bunun çok mantıklı bir açıklaması var: yararlı besinleri diyette kısmak daha fazla sorunlara yol açabiliyor.
Fodmaptan zengin besinler; soğan, sarımsak, lahanagiller, kurubaklagiller, h.cevizi, avokado, muz, elma, armut, şeftali, erik, karpuz, kavun, kuru meyveler, süt ürünleri, buğday ürünleri. Her besin herkeste aynı etkiyi yaratmadığından dokunmayan yararlı besini diyetten çıkarmayın, dokunanların miktarlarını azaltın, pişirin öyle tüketin.
Omega 3
Omega 3, kaliteli olduğu sürece, sanırım toksisitesine kolay kolay ulaşılamayacak bir yağ asidi. Özellikle batı toplumlarında organik olmayan hayvansal ürün tüketimi, hele ki ayçiçek, mısır, soya yağı gibi yağlar tüketimi olanlarda omega 3 ihtiyacı daha da çok artıyor.

Omega 3 neden önemli? Çünkü inflamasyonu azaltıyor. Diyabetin kronik inflamasyon sebepli olduğunu söylemiştik. Bu inflamasyonu azaltabilecek en önemli aracılardan biridir omega 3. Günlük alım dozunun ne olması gerektiği kişiye göre değişir. Yapılan çalışmalar günlük üst tüketim dozunun ne olması gerektiğini bulabilmiş değil. Çünkü altta yatan bir kronik hastalık varsa veya bir şekilde omega 6 kaynaklarını tüketiyorsa kişi ihtiyaç duyacağı omega 3 artacaktır.
Tabi ki biz tedbiri elden bırakmayalım. Günlük 1 gram EPA+DHA (toplam omega 3 değil, EPA ve DHA toplamı) iyi sonuçlar verirken, 2 gram daha iyi, 3 gram daha da iyi sonuçlar gösteriyor. Kolesterolde düşüşler oluyor, inflamasyon göstergeleri azalıyor, zihinsel performans artıyor. Daha fazlası önerilmiyor çünkü etkileri bilinmiyor. Veya daha fazlası tüketilecekse uzman kontrolünde tüketilebilir.
Balık yiyerek elde edebilir miyiz? Bu miktarları balık tüketerek elde etmek mümkün, ancak çiftlik balığı olmamalı. Sanırım bu miktarlar için her gün balık yemek gerekecek, o zaman da ağır metal birikimi olabiliyor.
Kan sulandırıcı kullananlar ve ailesel hiperkolesterolemisi olanlar doktorlarına danışmalılar.
NOT: Burada yazdıklarım bilgilendirme amaçlıdır, kişisel tedavi yerine geçmez.
İlker Pazarbaşı
Uzman Diyetisyen
Fonksiyonel Beslenme Akademisi